-
1 kara çalmak
= kara sürmek очерни́ть, оклевета́ть -
2 kara çalmak
v. slander, smut, blacken -
3 kara çalmak
to calumniate, to slander, defame, to blacken, to traduce -
4 kara çalmak için yazılan mektup
n. poison pen letterTurkish-English dictionary > kara çalmak için yazılan mektup
-
5 slur kara çalmak, çamur atmak; (sarhosluktan, vb.) sözcükleri kötü telaffuz etmek
kara çalma, iftira, leke (sürme); sözcükleri kötü telaffuz etmeEnglish to Turkish dictionary > slur kara çalmak, çamur atmak; (sarhosluktan, vb.) sözcükleri kötü telaffuz etmek
-
6 kara sürmek
-
7 kara
kara s\kara göründü! Land in Sicht!\karaya çıkmak an Land gehen\karaya oturmak naut auflaufen\karalar giymek [o bağlamak] schwarz tragen, (ganz) in Schwarz gekleidet seinbirine \kara çalmak jdn anschwärzen\kara boya schwarze Farbe\kara \kara düşünmek trüben Gedanken nachhängen\kara mizah schwarzer Humor -
8 kara
Iсу́ша, земля́karaya ayak basmak — ступи́ть на зе́млю, вы́садиться на бе́рег
karaya çıkarmak — вы́садить на бе́рег
karaya düşmek — быть вы́брошенным [волно́й, тече́нием] на бе́рег
karaya vurmak — би́ться о бе́рег
II 1.karada ölüm yok — на су́ше сме́рти нет ( после всего пережитого невозможно встретиться со смертью на суше)
1) чёрныйkara boya — чёрная кра́ска
kara derili — черноко́жий
2) сму́глый, тёмныйkara kız — смугля́нка
3) перен. тяжёлый, мра́чный, чёрный2.kara düşünceler — мра́чные мы́сли
бесче́стье, позо́р, пятно́••- karalar giymek
- kara çalmak
- kara sürmek
- kara düşünmek
- kara kedi geçti
- aralarından kara kedi geçti -
9 kara
kara1 Land n; Festland n; Erd-;kara birlikleri Heerestruppen f/pl;kara iklimi Landklima n;karadan auf dem Landweg; zu Lande;karaya ayak basmak, karaya çıkmak an Land gehen, landen;karaya oturmak auflaufen, stranden;karaya vurmak an Land gespült werdenkara2 schwarz; dunkel(häutig); fig unheilvoll, bös, finster, schwarz;kara gün dostu Freund m in der Not;kara haber Hiobsbotschaft f;-i kara listeye almak fig auf die schwarze Liste setzen;kara para schwarzes Geld;kara yağız schwarzbraun; fig kräftig, stämmig;kara(lar) bağlamak (oder giymek) sich schwarz kleiden, Schwarz tragen -
10 kara
"1. black. 2. dark-complexioned, swarthy. 3. phot. negative. 4. bad; unlucky. -lar bağlamak to put on mourning; to wear mourning. - beniz/benizli swarthy, dark-complexioned. - cahil grossly ignorant. - cümle colloq. the four arithmetical operations. - çalı person who breaks up a friendship by carrying tales. - çalmak /a/ to slander. -ları çıkarmak to come out of mourning. - damaklı obstinate. - damar anat. vein. -sı elinde slanderer, maligner. - et lean meat. -lar giymek to put on mourning; to wear mourning. - gün black day; time of trouble. - gün dostu true friend, friend who sticks by you when you´re in trouble. - haber news of a death or disaster. -/kötü haber tez duyulur. proverb Bad news travels fast. - haberci bringer of bad news. - kaplı kitap colloq. 1. one´s chief reference book, one´s bible. 2. law book. - kara düşünmek to brood. - kaş (someone) who has big black eyebrows. (aralarından) - kedi geçmek (for two friends) to start behaving coolly to each other. - kuru swarthy and skinny. - kuvvet the forces supporting reaction and religious fanaticism. - liste blacklist. - listeye almak /ı/ to blacklist. - maşa small, dark, and thin girl or woman. - mizah black humor. - oğlan 1. swarthy boy. 2. gypsy. - sakız pitch. - sürmek /a/ to slander, blacken (someone´s) reputation. - tahta blackboard. - talih misfortune, bad luck. - toprak black soil, chernozem. - yağız swarthy (young man). - yas deep mourning. - yüz dishonor, disgrace, ignominy. - yüzlü dishonored, disgraced, in disgrace." -
11 slander
kara çalma, karalama, iftira; kara çalmak, karalamak, iftira etmek -
12 defame
kara çalmak, ününe leke sürmek -
13 blacken
v. karartmak, siyahlatmak, karalamak, lekelemek, kara çalmak, kararmak* * *karart* * *1) (to make or become black: The sky blackened before the storm.) karar(t)mak2) (to make to seem bad: She blackened his character.) karalamak, kara çalmak, lekelemek3) (to clean with black polish: He blackened his boots.) siyaha boyamak -
14 slander
n. iftira, kara çalma, kötüleme, yerme————————v. iftira etmek, çamur atmak, kötülemek, kara çalmak, yermek* * *1. iftira et (v.) 2. iftira (n.)* * *1. noun((the act of making) an untrue spoken, not written, statement about a person with the intention of damaging that person's reputation: That story about her is nothing but a wicked slander!) iftira2. verb(to make such statements about (a person etc).) iftira etmek -
15 smut
n. is, kurum, kara, pislik, açık saçık konuşma, sürme hastalığı (tahıl vb.)————————v. is yapmak, kara çalmak, karalamak, iftira etmek* * *is* * *(vulgar or indecent talk etc: There is too much smut on television nowadays!) müstehcen konuşma- smutty- smuttiness -
16 наврать
сов., разг.1) ( налгать) yalan söylemek2) ( допустить ошибку) hata yapmak3) (наклеветать на кого-л.) birine kara çalmak -
17 malign
adj. kötücül, kötü, habis————————v. iftira etmek, çamur atmak, dil uzatmak* * *1. kötüle 2. iftira et (v.) 3. kötü (adj.)* * *(to say unpleasant things about (someone or something), especially without reason: He's always maligning his wife when she isn't there.) iftira etmek, kara çalmak- malignantly -
18 poison pen letter
imzasız mektup (kötü niyetli), kara çalmak için yazılan mektup -
19 poison pen letter
imzasız mektup (kötü niyetli), kara çalmak için yazılan mektup -
20 anschwärzen
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kara çalmak — birine iftira etmek, kara sürmek Allah için güzel kapışıyoruz, birbirimize kara çalmakta üstümüze yok! H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kara sürmek — kara çalmak Gericiliği, insanlara kara sürme suçlamalarını kabul etmedi. K. Tahir … Çağatay Osmanlı Sözlük
kara — 1. is. 1) En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı 2) sf. Bu renkte olan Kara gözlüm efkârlanma gül gayri / İbibikler öter ötmez ordayım. B. S. Erdoğan 3) Esmer 4) sf., mec. Kötü, uğursuz, sıkıntılı 5) mec. Yüz kızartıcı durum, leke 6) mec. İftira… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iftira çalmak — iftira etmek On parmağınızda on kara, iftira üstüne iftira çalıyorsunuz. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
bühtan etmek — kara çalmak, iftira etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iftira etmek — bir suçu birinin üzerine atmak, kara çalmak, kara sürmek On para yememiştir fakat etrafı adama iftira etmiştir. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karamak — i, hlk. 1) Hor görmek Merhametin çoktur beni karama / Beni görüp mah yüzünü bürüme. Karacaoğlan 2) Karalamak, kara çalmak, lekelemek 3) Kötülemek, yermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bok atmak — kaba birine leke sürmek, kara çalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çamur atmak (veya sıçratmak) — (birine) birini kötü bir işe karışmış göstermek, kara çalmak, iftira etmek Herkesin birbirine çamur attığı, çelme taktığı bu dünyada... H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
isnat etmek — 1) dayandırmak 2) kara çalmak 3) iftira etmek Güzel sever diye isnat ederler / Benim Hak tan gayri sevdiğim mi var? Karacaoğlan … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük